HİNT ALT KITASI TAKVİMİ
VEFAT YILDÖNÜMÜ
(30 KASIM)
Hint Alt Kıtasında Çok Önemli İşler Yapan
Darülulûm-i Diyobend Rektörü, Büyük Hintli Âlim ve Fikir Adamı
ŞEYHÜ'L-HİND MAHMUD HASAN DİYOBENDÎ
Shaykh al-Hind Mahmud Hasan Deobandi
(1851-1920)
Uttar Pradeş eyaletine bağlı Bireli (Bareilly) kasabasında doğdu. Şeyhü'l-Hind unvanıyla meşhurdur. İlk eğitimini Arap dili ve Câhiliye şiiri üzerindeki eserleriyle tanınan babası Zülfikar Ali’den, amcası Mehtâb Ali’den ve bölgedeki diğer hocalardan aldı. 1866’da kurulan Diyûbend Medresesi’nin (Dârülulûm-i Diyûbend) ilk öğrencisi oldu. 1875’te aynı medreseye müderris olarak alındı ve burada çeşitli aralıklarla uzun yıllar ders verdi.
1877 yılında çıktığı hac seyahati esnasında, Hindistan’dan Hicaz’a hicret etmiş bulunan âlimlerden muhaddis Abdülganî Müceddidî’den hadis, Çiştiyye tarikatı şeyhi İmdâdullah Tehânevî’den tasavvuf dersleri ve hilâfet aldı. Hac dönüşünde medresedeki vazifesine devam eden Mahmûd Hasan 1888’de başmüderris, hocası Reşid Ahmed Gengûhî’nin vefatı üzerine 1905’te rektör oldu. Onun faaliyetleri sonunda medrese oldukça genişledi ve ünü Hindistan dışına taştı. Buraya Afganistan, Türkistan, Buhara, Yemen ve Endonezya gibi bölgelerden öğrenciler gelmeye başladı. Mahmûd Hasan, özel olarak yetiştirdiği talebelerine önce ulemâ arasında birlik oluşturulması amacıyla Cem‘iyyetü’l-ensâr’ı (1909), ardından İngiliz eğitim sisteminin din yönünden bıraktığı olumsuz etkilerden gençleri korumak üzere Nezâretü’l-maârifi’l-Kur’âniyye’yi (1913) kurdurdu. Ayrıca Batı tarzında okullarla klasik tarzda eğitim veren medreseler arasındaki metot ve zihniyet farkını azaltmak maksadıyla modern bir eğitim kurumu olan Mohammadan Anglo-Oriental High School (Aligarh Koleji) ile Diyûbend Dârülulûm’u arasında hoca ve öğrenci değişimi anlaşmasını imzalattı.
Osmanlı Devleti’nin Trablusgarp ve Balkan savaşları sırasında (1911-1913) Mahmûd Hasan Dârülulûm-i Diyûbend’i geçici olarak tatil etti; başta arkadaşları ve talebeleri olmak üzere müslümanları Osmanlılar’a yardıma çağırdı. Bu durum Hindistan’daki İngiliz idaresini yıpratmak için de iyi bir fırsattı. Mahmûd Hasan işlerini daha kolay yürütebilmek amacıyla Delhi’ye yerleşti. Güvendiği talebelerine Afganistan sınırındaki Yağıstan’da askerî bir kamp kurdurdu. Öğrencisi Ubeydullah Sindî’yi siyasî destek aramak ve gerekli organizasyonu yapmak için Afganistan’a gönderdi (1915). Sindî, Afganistan’da diplomatik faaliyetlerde bulundu ve sürgünde kurulan Hint hükümetinin Hindistan’dan sorumlu bakanı oldu.
1915’te ikinci defa hacca giden Mahmûd Hasan Mekke’de Hicaz Valisi Gālib, Medine’de Harbiye Nâzırı Enver ve Bahriye Nâzırı Cemal paşalarla görüştü. Hicaz’dan mücahidlerin bulunduğu Yağıstan’a gitmek istediyse de Ruslar’ın geçiş yollarını kapatması üzerine buna muvaffak olamadı. Mekke’de ilmî faaliyetlerine devam etmeye çalışan Mahmûd Hasan, Mekke Emîri Şerîf Hüseyin’in Osmanlı Devleti’ne karşı isyanı sırasında tutuklandı (Ekim 1916). Buna gerekçe olarak isyana dinî bir hüviyet kazandırmak için çıkarılan fetvayı imzalamaması gösterilse de asıl sebebin İngilizler aleyhine yürütülen faaliyetlere aktif biçimde katılması olduğu anlaşılmaktadır. Nitekim hemen ardından üç arkadaşıyla birlikte İngilizler’e teslim edildi ve Kahire’deki savaş suçluları kampına, buradan da Malta’ya götürüldü (21 Şubat 1917). Olay Hindistan’da duyulunca İngiliz hükümeti aleyhine yapılan gösterilerde onun serbest bırakılması istendiyse de bu tepkiler İngilizler’i kararından vazgeçirmedi. Mahmûd Hasan Malta’da üç yıl kadar tutuldu ve 12 Mart 1920’de üç arkadaşıyla birlikte Hindistan’a gönderildi.
İleri yaşına ve İngiliz hükümetinin uyarısına rağmen Mahmûd Hasan ülkenin çeşitli şehirlerine seyahatte bulundu, İngiliz yönetimine karşı halkı uyarıcı konuşmalar yaptı. Kasım 1919’da oluşturulan Hilâfet Komitesi’ni desteklediğini bildirdi. Bu komite bir toplantısında kendisine “Şeyhülhind” unvanını verdi. Aligarh Koleji’nin İngiliz yanlısı politikalardan vazgeçmemesi üzerine Câmia Milliyye İslâmiyye adıyla yeni bir üniversite kurulması fikrini destekledi ve 29 Ekim 1920’de bu üniversitenin açılışını gerçekleştirdi. Aligarh’da İngiliz hükümeti aleyhinde çok etkili konuşmalar yapan Mahmûd Hasan bir soru üzerine İngiliz hükümetiyle bütün ilişkileri kesme fetvası verdi. 1919’da kurulan Cem‘iyyet-i Ulemâ-yı Hind’in ikinci toplantısındaki (19-21 Kasım 1920) konuşmasında İngilizler’i İslâm ve müslümanların en büyük düşmanı olarak ilân etti. Toplantının sonunda onun Aligarh’da verdiği fetva 500 kadar âlim tarafından imzalanarak kamuoyuna bu kuruluşun ortak fetvası şeklinde bildirildi. Mahmûd Hasan 30 Kasım 1920’de vefat etti, cenazesi Delhi’den Diyûbend’e götürülerek burada defnedildi.
Mahmûd Hasan, Dârülulûm-i Diyûbend’deki hocalığı sırasında bazı öğrencilerle özel olarak ilgilenmiş, bunlar ileriki yıllarda Hint-İslâm toplumuna büyük katkılarda bulunmuştur. Enver Şah Keşmîrî, Eşref Ali Tehânevî, Ubeydullah Sindî, Senâullah Amritsarî, Şebbîr Ahmed Osmânî, kendisi hakkındaki Risâle-i Şeyḫu’l-Hind’in (Delhi 1918) müellifi Kifâyetullah Dihlevî, Hüseyin Ahmed Medenî, Muhammed İlyâs Kandehlevî, Seyyid Muhammed Miyân ve Ahmed Ali Lâhûrî onun bu talebelerinden bazılarıdır.